Günümüzde, insanlık ve İslam dünyasının kanayan yaraları olan Filistin, Gazze, Doğu Türkistan, Yemen, Arakan ve Afrika'daki açlık, yoksulluk ve sefalet gibi sorunlar, küresel güçle
Günümüzde, insanlık ve İslam dünyasının kanayan yaraları olan Filistin, Gazze, Doğu Türkistan, Yemen, Arakan ve Afrika'daki açlık, yoksulluk ve sefalet gibi sorunlar, küresel güçlerin menfaatleri doğrultusunda derinleşiyor. Bu sorunlar, Siyonizm ruhuyla hareket eden, bedeni NATO ve Birleşmiş Milletler olan ve insanlık değerlerine aykırı hareket eden liderler tarafından körükleniyor. Müslümanlara zulmederek, topraklarına, mallarına ve canlarına saldıranlar; Müslümanların yaşadığı ülkelerde, açık hava cezaevlerine dönüşen liderler aracılığıyla halklarını yokluk ve sefalet içinde bırakıyorlar. Bu süreçte, yeraltı kaynaklarını ve madenlerini çalarak, kendi ekonomik ve mali güçlerini pekiştiriyorlar. Ayrıca, orta düzeyde ekonomik güce sahip ülkelerde, siyasi, ekonomik ve stratejik yollarla ticaretlerine pazar oluşturup, ülkelerin kaderleriyle oynuyorlar.
Kur’an-ı Kerim’de, Yüce Allah “Yeryüzünde sizleri halifeler kılan O’dur. Kim de küfre saparsa kendi aleyhine küfre sapmış olur. Kâfirlerin küfrü, Rableri katında Allah’ın gazabından başkasını arttırmaz. Kâfirlerin küfrü kendileri için hüsrandan başka bir şeylerini arttırmaz.” (Fâtır Suresi, 39. Ayet) buyurmuştur. Bu ayette, Yüce Rabbimiz, insanoğlunu yeryüzünde halife kılmış ve ona hayır ve şer yolunda bir misyon yüklemiştir. İslam’ın ahkamına ve Peygamber Efendimiz’in sünnetine bağlı kalarak, dünya ve ahiret saadetine ulaşmanın yollarını göstermiştir.
Ancak günümüzde, bazıları dünya sevgisi, aşırı lüks hayat arzusu ve inançsızlıkla hareket ederek, her türlü zalimane eylemi kendine mübah görürken; diğerleri ise, Yüce Rabbimizin kulluğuna boyun eğip, kısa dünya hayatını ebedi ahirete tercih edenlerdir. Bu farkındalıkla, İslam alemi olarak bizlere büyük görevler düşmektedir. Bu görevlerin başında, dinimizi doğru bir şekilde öğrenmek, İslam ahlakıyla hayatımıza yön vermek ve her aşamada cihat bilinciyle hareket etmek gelir. Aksi takdirde, yıllarca yeme, içme, sağlık ve ticaret alanlarında desteklediğimiz güçleri boykot etmek zorunda kalırız.
En büyük ve etkili boykot, milli değerler doğrultusunda eğitim, üretim, tarım, sanayi ve bilinçli ticaret ile sağlanır. İmamı Rabbani Hazretleri'nin de belirttiği gibi, “İslam’ın cihat sancağı her daim sallanmalı; İslam’ın cihat sancağı sallanmazsa, küfrün cihat sancağı kalkar ve bir daha inmez.” Bu bilinçle, her Müslüman, hayatının her aşamasını cihat olarak görmeli ve iyilikte, yardımlaşma ve takvada yarışarak, hakiki ve gerçek boykotu gerçekleştirmelidir. Böylece geçici boykotlara ihtiyaç duymadan, kalkınma içerisinde olup, Rabbimizin “halifem” dediği insanlar olarak, zulmün kalkmasına, huzur ve saadetin hakim olmasına vesile olabiliriz. Sonuçta, ahiret hayatımızı da imar etmiş oluruz.
Mustafa Kul